28 Eylül 2018 Cuma

“Tasavvuf günah mıdır?”

     El-cevap: “Sevmek suç mu?” sorusunu hatırlatan bu yaklaşıma son zamanlarda gözlemlediğim hadiseler karşısında kısacık bir dokunma ihtiyacı hissettim.
     Evvela, bir insan eşini çok sevdiğinde kıskançlık taşımayan insanlar bu durumu olağan karşılar. Kişioğlu için kim; kimi, neyi ne kadar sevecek ölçütü nesnel kurallara bağlanamadı bugüne kadar. Çünkü insan denilen varlık özneldir, objektifliği de izafidir. Bir insanı, hayvanı, bitkiyi, mesleği, şöhreti, parayı vs. sevme derecemiz bizle ilintilidir. Tasavvuf haddizatında Allah’ı çok sevme yollarından bir disiplinin adıdır. Eşini çok seven bir âdeme “Neden çok seviyorsun, günahtır.” demek kadar abestir bu yaklaşım.
    Saniyen, hayatın her alanında tesadüf edilebilecek türden bir yozlaşma elbette tasavvuf camiasında da yaşanabilir. Örnekleri çoktur, erbabının -hatta internete bağlanabilen, sosyal platformlara girebilen herkesin- malumudur. Bunun tedavisi yarayı tımar mıdır yoksa vücudu imha mı? Yozlaşmış tabipler yüzünden hastaneler kapansın diyor muyuz?
   Salisen, âli dinimizin inanç esasları, ibadetleri barizdir, şeksiz şüphesiz ortadadır. Mutasavvıf taifesi bunlar dışında bir ibadet mi ihdas etmiş, akaide yeni esaslar mı eklemiş? Eğer böyle bir iddia yoksa halihazırda, bırakınız sevsinler. Sevmek suç mu ki onların Allah (c.c.) sevgisine ilişiliyor. Karışmayınız âşığın maşuğuna ilgisine. İnsan bazen sever de aklı başından gider, tuhaf davranır, yadırganacak işler de hasıl olur. Seven ile sevilen arasında bir sırdır bu, araya girmek uygun olmaz. Malum olduğu üzere dinin gereklerini öğretmek, uygulamak için ülkemizde devlet kurumları, resmi ibadethaneler vardır. İnsanlar inançlarını böyle edinir, uygularken tasavvuf ve tarikatlar dini eğitim kurumları mıdır ki İslamî algıya zarar versinler? Bırakınız sevsinler...
     Hamiş: eleştirmek tatlıdır, nefsi gıdıklar. Velakin eleştiri için de bir birikim gerekir kanaatindedir bu fakir. Bin senelik bir geleneği bir cümlede çürütmeye kalkmak cehl-i mürekkeplik değil de nedir?

4 Eylül 2014 Perşembe

Bünyamin






"Git ve benim göremediklerimi gör, benim dokunamadıklaırma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta, bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek. Dünyadan ve onun binbir halinden korkma!"
"Kendisinden düşler yarattığım boşluğun atlasını, Atlas Vacui'yi bu yüzden yazdım: Sen okuyasın diye değil, yaşayasın diye."














Arap İhsan






"Ey kör! Aç gözünü de düşlerden uyan. Simurgu göremesen de bari küçük bir serçeyi gör..."





















 “Dünya bir düştür. Evet, dünya... Ah! Evet, dünya bir masaldır"



Yeniçeriler kapıyı zorlarken Uzun İhsan Efendi hala malum konuyu düşünüyor, fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu...

"Rendekar doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öylese varım. Oldukça makul. Fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar: Düşünen bir adamı düşünüyorum. Düşündüğümü bildiğim için, ben varım. Düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum. Böylece o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. Öylese gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum."

Kapı kırıldığında Uzun İhsan Efendi kitabı kapandı. az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasından şunları geçirdi:

"Dünya bir düştür. Evet, dünya.. Ah! Evet, dünya bir masaldır."